Glokomda, görme sinirindeki hasarı geriye döndürmek mümkün!
Glokom (göz tansiyonu), uzmanlar tarafından kalıcı görme kaybının en önemli 3. nedeni olarak açıklanıyor. Araştırmalar, dünyada yaklaşık 70 milyon, ülkemizde ise 2 milyon civarında glokom hastası olduğunu gösteriyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Muhsin Eraslan, glokom yani toplumda göz tansiyonu olarak bilinen göz hastalığı hakkında konuştu.
Doç. Dr. Muhsin Eraslan, glokom teşhis edilen hastaların yüzde 90 gibi oldukça yüksek bir oranında hiçbir neden tespit edilemediğini kaydetti. Ailesinde göz tansiyonu hikayesi olan kişilerde glokom riskinin 7-10 kat arttığının bilindiğini aktaran Eraslan, “Bunun yanı sıra 40 yaş üzerinde olmak, herhangi bir hastalık nedeniyle kortizon kullanımı ve göze gelen travmalar gibi gözün anatomik yapısını bozan etkenler, göz içi darlıkları, katarakt nedeniyle göz içindeki akım yollarının daralması, geçirilen göz ameliyatları ve tansiyon yükselmesi gibi faktörler glokom riskini artırıyor” diye konuştu.
Açıklamaları esnasında, açık açılı glokomun, hastaların yüzde 90 gibi oldukça yüksek bir oranında, son aşamaya kadar belirti vermediğini dile getiren Eraslan, görme alanında daralmanın ise en tipik belirtisi olduğunu açıkladı. Ancak görme alanı çevreden merkeze doğru yavaş yavaş daraldığı için hasta tarafından geç dönemde fark edildiğini vurgulayan Eraslan, “Daha çok semptom veren kapalı açılı tipteki glokomda ise gözde ağrı, kızarıklık, bulanık görme ve ışığa karşı hassasiyet, en önemli bulgulardan. Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Muhsin Eraslan, bu belirtiler erken dönemde görülmese de, zaman kaybetmeden göz hekimine başvurmanın görme kaybının daha fazla ilerlememesi açısından büyük önem taşıdığına işaret ediyor” dedi.
Glokom tanısının detaylı bir göz muayenesiyle konulduğunu bildiren Eraslan, şunları söyledi:
“Glokom tanısı detaylı bir göz muayenesiyle konuyor. Muayenede görme keskinliği ile gözün anatomik durumu kontrol edildikten sonra tonometre cihazıyla göz tansiyonu ölçülüyor. Ardından OCT testi ile gözün içindeki sinir yapısının kayba uğrayıp uğramadığı tespit ediliyor. Glokom teşhisi konulduysa erken-orta –ileri evre olarak sınıflandırılıp hedef göz tansiyonu belirleniyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Muhsin Eraslan, tedaviden etkin sonuç alınmasında her hasta için ayrı bir hedef göz tansiyonu oluşturmanın son derece önemli olduğunu belirterek, “Zira her hastaya rutin olarak aynı hedef rakam belirlemek glokom bulgularında kötüleşmeye yol açabiliyor. Bu nedenle, örneğin erken evre hasta için hedef tansiyonu 18 mmHg olarak belirlerken, ileri evre bir glokom için 12 mmHg’nin altını hedefliyoruz.”
Muhsin Eraslan, glokom hastalığında görme sinirindeki hasarı geriye döndürmenin mümkün olduğunu, dolayısıyla glokom nedeniyle gelişen kalıcı görme kaybının da önlemenin tek yolunun, hastalığa erken tanı konulması olduğunu belirterek, erken teşhis için yenidoğan döneminden itibaren rutin göz muayenelerinin asla aksatılmaması gerektiğine dikkat çekti.
Glokom tedavisi tam iyileşme sağlayamasa da, görme sinirinde gelişecek olan hasarın durdurulabildiğini, böylelikle gözün mevcut durumunun korunabildiğini belirten Eraslan, tedavide göz içi basıncının belirli bir seviyenin altında tutulmasının hedeflendiğini söyledi. İlk aşamada başvurulan göz içi damlalarının hastaların çoğunda etkili olduğunu dile getiren Eraslan, “Ancak bazı hastalarda damla tedavisiyle göz içi basıncında yeterince düşüş elde edilemiyor ve görme alanı kaybı artıyor. Bu tür durumlarda seçenek lazer girişimi, bu yöntemin etkili olmadığı durumlarda ise cerrahi yöntemler oluyor” şeklindeki ifadeleri kullandı.
Doç. Dr. Muhsin Eraslan, açıklamalarını sonlandırırken günümüzde erken ve orta evre glokomlarda, sağladığı önemli avantajlar nedeniyle, ‘minimal temaslı’ cerrahiler uygulandığına dikkat çekerek, şu şekilde konuştu:
“Cerrahi girişimlerle fazla sıvının tahliye edilmesi sayesinde göz içindeki basınç düşürülüyor. Böylece basıncın görme siniri üzerinde hasar veren etkisi ortadan kaldırılıyor. Minimal invaziv glokom cerrahisi göz içi basıncını yüzde 25-35 oranında düşürse de bazı hastalarda bu yeterli olmuyor. Böyle durumlarda trabekülektomi veya glokom drenaj implantı cerrahilerine başvuruluyor. Günümüzde lazer ve cerrahi yöntemlerden oldukça başarılı sonuçlar alınıyor; hastalar yaşam boyu kullanmaları gereken göz damlalarından kurtulabiliyor. Yeter ki tedavi için geç kalınmasın.”