Kök hücre tedavisi kadınların kaderini değiştirecek
Geneis Kurucusu ve Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Erçelen, erken menopoz hastalarının kök hücre tedavisi ile kaderinin değişeceğini söyledi. Kök hücre tedavileri sayesinde 20-30'lu yaşlarda, yumurtalıklarındaki yumurtaları olgunlaşmayan, folikülleri gelişmeyen ve erken menopoz görülen kadınların anne olmalarının önü açılacak. Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Erçelen, menopoz ve kök hücre tedavileri hakkında konuştu.
Prof. Dr. Nesrin Erçelen açıklamalarına erken menopozu tanımlayarak başladı. Erken menopozu aslında biyolojik olarak üreme çağının erken yaşlanması olarak tarif eden Prof. Dr. Erçelen, bu yüzden de klasik tedavilere cevap vermeyen hastalarda yeni biyoteknoloji ürünlerinin söz konusu olduğunu, bunlardan da en etkili olduklarını bildiklerimizin, hücrelerden elde edilen birtakım yeni ilaçlar olduğu bilgisini paylaştı. Bunların genel olarak erken yaşlanan biyolojik saati geri çevirmeye yönelik ya da bundan dolayı özellikle yumurtalıklarda, erken yaşlanmanın getirdiği birtakım olumsuz çevre koşullarını düzeltmekle görevli olduklarını belirten Prof. Dr. Erçelen, “Bu yeni ajanların yaptıkları aslında olmayan üreme hücrelerini yerine koymak değil. Eğer bunların örneğin doku inflamasyonu nedeniyle erken kaybedilmesi, sayılarının azalması, çevre faktörlerine bağlı beslenmelerinin bozulması nedeniyle şikayetler ortaya çıktıysa; yeni tedavilerin bu hastalarda etkili olabileceğini söyleyebiliriz. Olmayan bir hücreyi veya dokuyu yerine koymak değil, biyolojik saatin erken yaşlanmasından doğan dezavantajları düzeltmeye yönelik tedaviler. Yani eğer yumurtalar yetersiz beslenme, yumurtalıklardaki çevre faktörlerine ya da hormonel faktörlere göre gelişmesini sürdüremiyorsa bu hastaların bir kısmında hücre tedavilerinin olumlu sonuç verebileceği bilimsel çalışmalarda gösterildi” diye konuştu.
Kök hücre klasik tıpta henüz rutin tedavi değil
Bu tedavinin kimlere yapılabileceği hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Erçelen, öncelikle bu tedavilerin henüz tıpta klasik rutin tedaviye girmediğini vurguladı. Bu tedavilerin, konuyla ilgili bilimsel çalışma yapan kliniklerde, gerekli izinler alınarak yapılan kişiye özel tedaviler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erçelen, “Eğer doğuştan halihazırda yeterli sayıda folikülü, yumurta hücresi olan erkek ya da kadında menopozda ya da olgun sperm azlığında bunların kalitesini arttırmak ve olgunlaşmasını sağlamak üzere hücre tedavileri kullanılabilir” dedi.
Kök hücre tedavisinin kimlere uygulanamayacağı hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Erçelen, şu ifadeleri kullandı:
“Halihazırda kanser gibi ciddi hastalık tedavisi görenlerde ya da enfeksiyon geçiren ya da organlarda, yumurtalıklarda bu erken menapoza ya da hücre ölümlerine neden olan doğuştan bir genetik faktör varsa bazı durumlarda hücre tedavisinde kullanamıyoruz ya da başarı şansının olmadığını biliyoruz. O yüzden hastalarımızı mutlaka bu tedavileri almadan önce ciddi bir taramadan geçiriyoruz, tıbbi muayeneden geçiriyoruz. Yarar görebilme ihtimali olan, daha önceki çalışmalarımızdan edindiğimiz tecrübelerle tedavi almaya uygun hastalarımızda hücre tedavisi öneriyoruz.”
Konuşması esnasında, kök hücre tedavileri konusunda henüz çok daha yolun başında olduklarını belirten Prof. Dr. Erçelen, bu tedavilerle menopozun tarih olabileceğinin düşünülmesinin yanlış olacağını söyledi. Şu ana kadar son 15-20 yılın tecrübesiyle bazı sistemik hastalıkları, eskiden vücutta rejenerasyon kapasitesini tekrar yerine koyamadığımız hastalıkları, otoimmün hastalıkları yani immün sistemdeki regülasyonun bozulduğu hastalıkları tedavi etmeye başladıklarını bildiren Prof. Dr. Erçelen, “Bu tedaviler yeni başlayan tedaviler. Zaten yasal ve etik olarak da çok sınırlı hastada uygulayabiliyoruz ama uygulandığında da belli grup hastadan çok iyi yanıt aldığımız için bu uygulamalar hızla devam ediyor” dedi.
Açıklamalarının sonunda bu tedavilerin herhangi bir yan etkisinin olup olmadığından da bahseden Prof. Dr. Erçelen, “Yan etki olarak herhangi bir tetiklenme, var olmayan bir mekanizmayı tekrar uyarma gibi etkilerinin olmadığı bilimsel çalışmalarla gösterildi. En kötü ya da en istemediğimiz etkisi yararlı olmamaları; bazen verdiğimiz tedaviler o kişide etkisiz olabiliyor, bunu da cevapsızlık olarak görüyoruz. O yüzden kişisel tedavi olarak tarif ediyoruz bu tedavileri. Nadir olarak enjektör yerinde alerjilerle karşılaşabiliyoruz” diyerek ifadelerini sonlandırdı.