Her kekemelik karakteristik
Kekemeliğin doğrudan psikolojik sebeple ortaya çıkmayacağını belirten Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, psikolojik sebeplerin var olan akıcılık bozukluğunun şiddeti, sıklığı, ortaya çıkışını etkileyebileceğini söylüyor. Dündar, çocukluk deneyimleri veya travmalarının kekemeliğin ortaya çıkması ve gözle görünür hale gelmesinde etkili olabileceğine dikkat çekti
31 Ekim 2023 - 16:02
Kekemelik, konuşma akıcılığının bozulmasıyla karakterize edilen dil ve konuşma bozukluğu olarak tanımlanıyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, kekemeliğin psikolojik nedenleri hakkında bilgi verdi.
Kekemeliğin, konuşma akıcılığının bozulmasıyla karakterize edilen dil ve konuşma bozukluğu olarak tanımlanabileceğini ifade eden Dündar, “Akıcılık bozukluklarından olan kekemelik genetik faktörler, beyin işlevleri, çevresel koşullar ve dil gelişimi gibi çeşitli faktörlerle ilişkilendirildiği gibi psikolojik nedenlerle de ilişkilendirilebilir. Ancak kekemelik doğrudan psikolojik sebeple ortaya çıkar diyemeyiz. Psikolojik sebepler yalnızca var olan akıcılık bozukluğunun şiddeti, sıklığı, ortaya çıkışı gibi özelliklerini etkileyebilir” dedi.
Kekemeliğin ortaya çıkmasında çocukluk dönemi travmalarının rolüne işaret eden Dündar, “Çocukluk dönemi deneyimleri veya travmaları, hayatımızın pek çok alanını olduğu gibi dil ve konuşma gelişimimizi de etkileyebilir ancak kişide kekemeliği yoktan var etmez. Bunun yerine kekemeliğin ortaya çıkmasının gözle görünür hale gelmesinde etkili olabilir ya da belirtileri olumsuz anlamda tetikleyebilir” diye konuştu.
Kekemeliğin tedavisi hakkında bilgi veren Dündar, “Kişilerin kekemelikleri tıpkı parmak izleri gibi özgündür bu sebeple de terapi süreçlerinin de aynı şekilde kişiye özel olması gerekir. Bu alanda kullanılan, konuşmanın daha akıcı gelmesini hedefleyen teknikleri içeren pek çok yaklaşım olmakla birlikte izlenecek en doğru yol bir dil ve konuşma terapistinden değerlendirme alarak kekemeliğin ve kişinin özelliklerine uygun bir terapi planlaması yapmak olacaktır.” dedi.
Kekemelik tedavisinde erken müdahalenin önemine de vurgu yapan Dündar, şunları kaydetti; “Erken müdahale, kekemeliğin etkilerini azaltmak ve terapi sürecini kolaylaştırmak açısından büyük önem taşır. Kekemelik belirtilerinden şüphelenildiğinde, ebeveynlerin bir dil ve konuşma terapisi uzmanına başvurması ve terapist ile iş birliği içinde çocuğu desteklemesi son derece önemlidir. Bu süreçte ebeveynler sabırlı ve destekleyici olmalı, çocuğun konuşma akıcılığının ve kendine güveninin arttırılmasına zemin hazırlayacak bir ortam oluşturmalıdırlar. Tüm bunların temelinde de uygun dil ve konuşma terapisi seçeneklerine erişim sağlanmasını içeren bir yaklaşım benimsenmelidir. Yetişkinlik döneminde kekemelikle başa çıkmak bazen zor olabilir çünkü bu durum sosyal etkileşimler ve mesleki başarılar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak bu terapi sürecinin de fayda sağlamayacağı anlamına gelmemektedir. Kişiye uygun sürecin doğru şekilde bir dil ve konuşma terapisti ile planlanması, bireyin günlük yaşamına uyarlanması, kişinin iş ve sosyal hayatını da içine alacak şekilde destekleyici bir yaklaşım benimsenmesi ile yetişkinlik döneminde de kekemeliğin yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri ile baş etmek mümkündür.”
Kekemeliğin, konuşma akıcılığının bozulmasıyla karakterize edilen dil ve konuşma bozukluğu olarak tanımlanabileceğini ifade eden Dündar, “Akıcılık bozukluklarından olan kekemelik genetik faktörler, beyin işlevleri, çevresel koşullar ve dil gelişimi gibi çeşitli faktörlerle ilişkilendirildiği gibi psikolojik nedenlerle de ilişkilendirilebilir. Ancak kekemelik doğrudan psikolojik sebeple ortaya çıkar diyemeyiz. Psikolojik sebepler yalnızca var olan akıcılık bozukluğunun şiddeti, sıklığı, ortaya çıkışı gibi özelliklerini etkileyebilir” dedi.
Kekemeliğin ortaya çıkmasında çocukluk dönemi travmalarının rolüne işaret eden Dündar, “Çocukluk dönemi deneyimleri veya travmaları, hayatımızın pek çok alanını olduğu gibi dil ve konuşma gelişimimizi de etkileyebilir ancak kişide kekemeliği yoktan var etmez. Bunun yerine kekemeliğin ortaya çıkmasının gözle görünür hale gelmesinde etkili olabilir ya da belirtileri olumsuz anlamda tetikleyebilir” diye konuştu.
Kekemeliğin tedavisi hakkında bilgi veren Dündar, “Kişilerin kekemelikleri tıpkı parmak izleri gibi özgündür bu sebeple de terapi süreçlerinin de aynı şekilde kişiye özel olması gerekir. Bu alanda kullanılan, konuşmanın daha akıcı gelmesini hedefleyen teknikleri içeren pek çok yaklaşım olmakla birlikte izlenecek en doğru yol bir dil ve konuşma terapistinden değerlendirme alarak kekemeliğin ve kişinin özelliklerine uygun bir terapi planlaması yapmak olacaktır.” dedi.
Kekemelik tedavisinde erken müdahalenin önemine de vurgu yapan Dündar, şunları kaydetti; “Erken müdahale, kekemeliğin etkilerini azaltmak ve terapi sürecini kolaylaştırmak açısından büyük önem taşır. Kekemelik belirtilerinden şüphelenildiğinde, ebeveynlerin bir dil ve konuşma terapisi uzmanına başvurması ve terapist ile iş birliği içinde çocuğu desteklemesi son derece önemlidir. Bu süreçte ebeveynler sabırlı ve destekleyici olmalı, çocuğun konuşma akıcılığının ve kendine güveninin arttırılmasına zemin hazırlayacak bir ortam oluşturmalıdırlar. Tüm bunların temelinde de uygun dil ve konuşma terapisi seçeneklerine erişim sağlanmasını içeren bir yaklaşım benimsenmelidir. Yetişkinlik döneminde kekemelikle başa çıkmak bazen zor olabilir çünkü bu durum sosyal etkileşimler ve mesleki başarılar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak bu terapi sürecinin de fayda sağlamayacağı anlamına gelmemektedir. Kişiye uygun sürecin doğru şekilde bir dil ve konuşma terapisti ile planlanması, bireyin günlük yaşamına uyarlanması, kişinin iş ve sosyal hayatını da içine alacak şekilde destekleyici bir yaklaşım benimsenmesi ile yetişkinlik döneminde de kekemeliğin yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri ile baş etmek mümkündür.”
YORUMLAR