Sizinle tanışmamızın üzerinden neredeyse 1 yıl geçti. Bu geçen süre size göre nasıldı bilemiyorum ama bize çok uzun ve zorlayıcı geldi. Tabi sizinle karşılıklı konuşma fırsatımız olamadığı için bir uzlaşma durumumuz da mümkün görünmüyor ne yazık ki. Dünyamızı ziyaret nedeniniz hakkında elbette geniş geniş düşünme fırsatı bulduk bu 1 yıllık süre içinde. Çünkü, varlığınız yüzünden başlayan ani korku, derin endişe ve giderek artan çaresizlik duygusuna bir de dar alanlara kapanarak yaşamak zorunluluğu eklenince düşünen akıllarımız olduğunu farkettik. Hepimiz değil. Bazılarımız. Çünkü, hepimiz düşünebilseydik eğer, düşünmek, doğru hareketi, doğru hareket, doğru yaşamı, doğru yaşam biçimi de güzel bir geleceği getirecekti. Dolayısıyla, insan organizmaları olarak bizler doğanın dengesini alt üst etmeyecek, hırslarımıza yenilmeyecek, çocuklarımıza hak ettikleri saygın bir yaşam sunmaya katkı sağlayabilecektik. Oysaki geldiğimiz noktada görüyoruz ki bunu beceremedik. Bunu yapmayı başarabilseydik eğer, muhtemelen sizinle hiç tanışmayacaktık. Ne güzel olurdu... Ve siz sayın COVID-19 geçmişteki tüm hatalarımızın birikmiş öfkesiyle aniden ve durdurulamaz bir biçimde çıkageldiniz yaşamımıza. Boynumuzu bükerek sessiz, suçlu, nefesimizi tutarak ne zaman biteceği belli olmayan bu durumun geçip gitmesini hasretle beklemekteyiz. Çok üzüldük çok. Mesela, hastalarını yaşatmak için ölen doktorlarımız, hemşirelerimiz, sağlık çalışanlarımız oldu. Ve her şeye rağmen hala canla başla çalışmaktalar. Rıza göstererek kendilerini feda etmeyi göze alabilen kahramanlar her biri. Sağlık çalışanlarımıza elbette çok borçlandık. Bu alışılmadık zor günlerde durmaksızın görev başında olan askerlerimize emniyet güçlerimize her zamanki gibi çok borçlandık. Mesela, 5 yaşında bir çocuğun kocaman bir adama “ maskeni yanlış takmışsın. Burnunu kapat. Covid var” diye endişe içinde uyarmasını izlemek insana acı veriyor. Çünkü çocuk olma sevinci ve hakları ellerinden alındığı yetmezmiş gibi Pandemi nin büyük sorumluluğu da minicik omuzlarına yüklendi. Çocuklarımıza çok borçlandık çok... Onlara yaşanılabilir umutlu bir dünya bırakmalıydık, yapamadık. Doğayı koruyamadık. Suyumuzu doğru kullanmadık. Kuraklık kapımızda. Bunca uyarıya rağmen su tüketimi acımasızca devam ediyor. Ağaçları koruyamadık. Hayvanları koruyamadık. Yaşlılarımıza sahip çıkamadık.Bölündük, parçalandık. Yoksaydık. Peki ne yaptık? Bireyselleştik. Ama ne yazık ki birey olamadık. Hırslarımız tüm değerlerin önüne geçti, engel olmadık, işimize geldi çoğumuzun. Tüm insani doğruları aşındırdık, elimizde beton duvarlar ve onarılmaz yalnızlığımız kaldı. Sayın COVID-19 Düşünen akıl bunları biliyor. Hatalarının farkına varan ve doğru davranmaya hazır olan insan organizması, sizin zorunlu ziyaretinizle arttı. Aslında bir anlamda bize çok şey kattınız sayın COVID-19. İnanın ki çok pişmanız. Kim bilir belki de düzelebiliriz. Mahvettiğimiz her şeyi değil ama bazılarını onarabiliriz. Tüm zarar verdiklerimizden özür dilesek. Söz versek. Onurlu davranıp sözümüzün arkasında dursak. Mesela, önce kendimize saygı duymayı öğrensek bizler. Saygı duymanın her şeyi nasıl iyileştirdiğini hatırlasak. Örnek olsak. Çocuklar bunu anlar. Gençler bunu anlar ve belki de bizi biraz olsun affederler. Gelecek dediğimiz onlar, gençler... Geçmişin yükünü ve geleceğin sorumluluğunu bu masum bireylerden artık almamızın zamanı gelmedi mi? Sayın COVID-19 biz dersimizi aldık. En azından bir kısmımız. Bir kısım ders alan bile yeter. Maskeleri mezuniyet kepleri gibi havalara atıp sonra usulca düştükleri yerden toplayacağız. Söz. Belki hemen değil ama bir süre sonra artık nihayet birbirimize sımsıkı sarılacağız. Sen tamamen gittikten sonra tabi. Söz. Sevdiklerimizi, arkadaşlarımızı , hatta anlaşamadığımızı düşündüğümüz uzak kaldığımız, uzak tuttuğumuz herkesi özledik; çok özledik birbirimizi. Sayın COVID-19 Ricamızdır. Sevdiklerinizi özlediğinizi umarak bir an önce sizi uğurlamak istiyoruz. Mümkünse lütfen artık vedalaşalım. Neşe GÜNEŞ TAŞKIRAN
|
YORUMLAR